Sevgisiz bir yürek taştır. insanlığın uyanış sürecinde, kuru nutuklar ve katı şablonlar zemin bulamamaktadır artık. Sevilenin bile sevgiden korktuğu bir dünyada yaşıyoruz ne yazık ki!
Son tahlilde mesele, can feda edilen amaçlarda; kimlerin insanca yaşayıp yaşamadığı, kimlerin devran sürdükleridir. Aç insan doyurulur ama, aç göz doyurulmaz. Bulanmadan, donmadan akmak ne güzeldir. Gönül kafesini kıralım, sevgi kuşlarımız kurtulsunlar tutsaklıktan! Emek, sevgi, üretim ve özgürlük paylaştıkça çoğalır; acılar ise paylaşıldıkça azalır. İnsanın insana kulluğu, insan onuruna yakışmayan zillettir!
Ki, kulluk, esaret yaşamın her alanında karşımıza çıkmaktadır. Konumuza denk düşen veciz bir sözle konumuzu açalım; TANRI, İRADESİNİ HAKİM KILMAK İÇİN YERYÜZÜNDEKİ İYİ İNSANLARI KULLANIR. YERYÜZÜNDEKİ KÖTÜ İNSANLAR İSE KENDİ İRADELERİNİ HAKİM KILMAK İÇİN, TANRI’YI KULLANIR…
Kirlilerin başa, temizlerin de taşa çekildiği çelişkili, isli puslu dönemi yaşıyoruz heyhat! İnsani değerlerle taçlanmış bir yurt toprağında vatan parçası bir anlam kazanır ancak!
Ki, insanlar aç oldukları zaman inançlarını bile yerler! Oysa ki amaç, yaşlanarak değil, yaşayarak ölmekdir. Sevgi ve sanatla nakış nakış süslenmiş dostluk , umut ve paylaşımla bezenmiş kilimlerde şekillenmiş bir ideoloji ve inanç ulvileşir, yücelir ancak.
Özgürlük hem herkese, hem de hiç kimseye ait olmayan bir ırmakdır. Hangi vadiyi takip edeceği belli değildir. Kıvrılıp döküleceği körfeze varması zaman alır.
Özgürlük, sevgi, emek çıtasını düşük tutalım, herkes atlayabilsin diye. Yüksek tutarsak, sadece bir kaç profesyonel atlar; gerisi dökülür.
Her can hem şahdır, hem de şahan. Özgürlük, emek, ekmek ve sevgi bir buket oluşturur ise güzel olur canda. Kuş tek kanatla uçamaz. Gövdemin kırk yaşı ile, hayatımın kırk yaşı arasında doğrudan bir bağ kurmuyorum. Beşeri İlahlardan illallah dedik artık. Sevdalarımızı yaşamadık, duygularımızı erteledik. Gülelim dedik, oysa zordur zorda gülmek.
Gülüşü gül eğleyelim. Şefkat, sevgi orkestrası oluşturalım el ele, can cana…
Can Dostlar, bütün karanlıklar birleşse, bir mum ışığını söndüremezler!
Umudu, erinci, sevinci yeşertmeliyiz can sevgili; düğün evinin tefçisi, ölü evinin yasçısı olmamalı sevginin, özgürlüğün, umudun ozanı, yazarı.
Tutsaklık salt egemen düzenlerden gelmez, önce kafalardaki karakolları yıkmak gerek. Geçmiş kanlı tarihlerinde puta tapanları katledenler, günümüz dünyasında yeni putlar yaratmadılar mı sanki?! Geçmişin firavunu, ortaçağın yezid’i, modern kılıflarda sürdürüyorlar bu gün zulümlerini.
Dünyamız’da her gün bir yeni Kerbela, her yerde firavunlar tezahür ediyor. Zulmü, sömürüsü, işgalleri ve katliamları ile… Matruşka bebekleri gibi açıldıkça, içinden başka görüntüler çıkıyor.
Aslında sizin güldükleriniz, bizim ağladıklarımızdır. Unutmamalı, hile ile iş gören, mihnet ile can verir. Ozon tabakası yırtıldı, güneş lekelenmeğe yüz tuttu. Sular eskisi gibi çağlayıp akmıyor . Sadece doğamız değil, insanların yürekleri de kurumuya, sevgileri solmağa yüz tuttu gayri. Aslolan her fikrin, her inanç ve yorumun putunu yıkabilmektir. Çığlık atalım, çığa dönüşmeden.
Ama, gene de, her şeye karşın, umut çiçeklerimiz açıyor, her gün biraz daha serpilmiş ve renklenmiş olarak.
Sevgi Emek, Umut Barış…
Dost cemali kabe`mizdir
Hac’ca gerek yoktur bizde
Sevgi oduyla yanarız
Sac’a gerek yoktur bizde!
Sudan tatlı alın teri
Ölmeden öldük biz diri
İnsan dünyanın veziri
Taç’a gerek yoktur bizde
Gün doğar güller al olur
Yaralı kuşa dal olur
Dost sevdamızın şavkından
Ay hicap eder lal olur!
Güzel bir dünya kuralı
Olmasın renkler karalı
Dördü de tutsak yaralı
Sevgi Emek Umut Barış!
Şiar, zulmü zay ederiz
Karanlığı ay ederiz
Biri kırka pay ederiz
Aça gerek yoktur bizde…
Sevgili can dostlar, kuşların kanadında yolladığım sevgi, özgürlük, esenlik yüklü şiir ve türkülerle kalın, umudunuz solmasın!
Ozan Şiar Ağdaşanhttp://www.siarcan.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder