site sağ üst köşeye bayrak ekle GürYel AlpSu: Ekim 2012

31 Ekim 2012 Çarşamba

Yaşamı Ertelemek


Sözcüklerin ucuna yüklüdür yaşam





Kendimin kendimle savaşı bu




Kendimle ertelenmiş sözcüklerimin savaşı





Korkularımızın esiri olmuşuz





Ertelenmiş bir yaşam var sırtımızda





Ertelemiş sevdalar yaşarız





Ertelenmiş dostluklar





Ertelenmiş kendini buluşlar






En çokta yüreğimizdeki parıltıları erteleriz





Oysa sevmek, daha kolay gözükür korkmaktan




Sevsek hesapsızca,





Aşık olsak ertelemeden yüreğimizdekileri





Sözcükler aksa billur bir su gibi





Ertelemesek yaşamımızı

Sevmek bazen söyleyecek sözün varken susmakmış





Sevmek,, aslında sineye çekmekmiş biraz da
Hatta birini kandırmak değil,, bilerek kanmaktır aşk diyenlerin
Ne kadar doğru söylediğini yaşayarak öğrenmekmiş


Sevmek bir kere itiraf edildiğinde
Darağacına giden yola itilmekmiş sevdiğinin eliyle
Yağlı ilmeklere kurban edilmekmiş çaresiz


Sevmek,, aslında sineye çekmekmiş biraz da
Hatta birini kandırmak değil,, bilerek kanmaktır aşk diyenlerin
Ne kadar doğru söylediğini yaşayarak öğrenmekmiş


Sevmek bir kere itiraf edildiğinde

Darağacına giden yola itilmekmiş sevdiğinin eliyle
Yağlı ilmeklere kurban edilmekmiş çaresiz


Sevmek razı olmakmış,, vazgeçilmeye bile
Kanar gibi yapıp her söylenilene -sessiz-
Tutulmayan sözlere katlanmakmış


Sevmek yanmakmış buzulların arasında
Sıcak yatağında yalnızlığına sarılarak donmakmış


Sevmek bazen söyleyecek sözün varken susmakmış

Kalp kırmak


Bütün Dünya'yı gezdim..




Kadınlar... Görebilenler için...




















Sevgiliye



 




♥ Ben Sensizdim..! akşamın yaklaştığı saatlerde. kahrolursun görme ağladığımı. Başlayan düşü şafakla birlikte dağıtır ansızın her gün batımı..

♥ Beni sensiz bıraktığın gün geliyor aklıma , düşünüyorum da çok acı çekmiştim, ama şu anda daha da çok çekiyorum ama biliyorum ki sen bu acıya hiçbir zaman değmedin beni hiç bir zaman sevmedin sen sevsen de sevmesen de ben seni sevdim hep de öyle kalacak..

♥ Beni terk ettiğin gün, saçlarından bir tel koparıp asacağım kendimi. Beni terk ettiğin gün, kirpiklerinden birini koparıp saplayacağım kalbime.

♥ Bir akşam yanımızda kimse olmaz ya da olanlar olması gerekenler değildir. Yıldızların bizim için parladığını göremeyen gözlerimiz, gün gelir hayatımızdan kayan yıldızların gömüldüğü maziye kilitlenir…

♥ Bir birimize söz vermiştik, Bütün ömür boyu ayrılmayacaktık, Yeminler etmiştik, Asla ayrılmayacaktık, Ama ne oldu Bir kış günü, yıldızların bakışlarında, Ayrılığımızı söyledik..

♥ Bir eski dost gibi hatırla beni.Bir selam ver yeter.Unutmuş olsan da eski günleri.Adımı ara sıra an yeter.

♥ Bir Gece Ay Bana Sordu neden Seni Ağlatan Bir Kızla Berabersin? Aya Baktım Ve Dedim ki Sen Hiç Gökyüzünden Vazgeçebilircisin…

♥ Bir gece yarısı titreyerek uyanırsan bil ki resmini öptüğüm gündür, bir gün sebepsiz yaşlar süzülürse o güzel gözlerinden bil ki yokluğundan öldüğüm gündür…

♥ Bir gün bir köşede sızıp kalırsam, El tanımasa da sen tanır mısın? Sorsalar sana kim bu diye, Bakıp yaptığından utanır mısın?

♥ Bir gün hayatın tüm güzelliklerinden vazgeçip sessiz sedasız ölüme gitmek istersen yanıma gel de sana sensiz olmanın ölüm olduğunu göstereyim.

♥ Bir gün seni unutmak zorunda kalırsam aşkımın küçüklüğüne değil, çaresizliğimin büyüklüğüne inan.

♥ Bir gün yağmura yakalanırsan benden kaçtığın gibi yağmurdan da kaç.çünkü bulutların arkasında kaybolan aşkı için ağlayan benim.

♥ Bir mültecinin vatanı yada bir kölenin hürriyeti kadar uzak olsan da; sende hep gurbeti yaşasam da olsun: yeter ki beni yüreğinden sürgün etme…

♥ Bir ömür boyu seninleyim desende istemem artık.çünkü sen rüzgarın coşturduğu bir toz bulutusun.Bugün bana esersin yarın ellere…

♥ Bir ses beklemek senden. Soluk beklemek. Suskunluğun en acımasız olduğu zamanlardayım. Hiç bu kadar uzun susmadın sevdiğim. Hiç bu kadar uzun gitmedin bilmediğim yerlere, gözlerimi götürmeden yanında!

♥ Bir sevgilim var uzakta Yüzünü göremediğim, sesini duyamadığım Bir sevgilim var uzakta Elini tutamadığım, saçına dokunamadığım Ama gün gelir sevgilim bana dünden yakın olur.

♥ Bir soluk kadar yakın yıldızlar kadar uzak derler sevgi için.uzanır yetişemezsin,yetişir dokunamazsın,dokunur vazgeçemezsin vazgeçer ama asla unutmazsın.

♥ Bir umuttu yalnızlık bir şeyleri paylaşamamaktı belki,gözler dalıp giderken, yaralı bir serçeye ağlayan bir buluttu belki de,belki bel kilerle dolu bir hayattı bu..

♥ Bırak bu sevgimiz tertemiz kalsın sen benim içimde kanayan yarasın.bir gün gelir belki beni anlarsın dönüp te yüzüme nasıl bakarsın.

♥ Bırak yanın da olayım, sana sevgimi anlatayım. baktın olmadı,ölümüm kanıtlayacaksa sana olan sevgimi,senin için ölmeye ben çoktan razıyım.

♥ Biraz buruk bir duygu yüklenirse yüreğine gözlerin takılır kalırsa uzaklara hele kulakların deli gibi çınlarsa zamansız,bil ki bir yerlerde özleniyorsun.

♥ Bir gün bensiz bir yerde ağlarsan her düşen göz yaşında beni hatırla hafifçe yağan bir yağmurda saçlarını okşayan her damlada beni hatırla hiç aşık oldun mu diye soran olursa olmadım derken beni hatırla seni sevdiğimi daima hatırla..

♥ Bir gün sende seversin Bir gün sende ağlarsın O zaman ben gelirim aklına Belki geri dönmek bile istersin Ama vakit çok geç olacak Elimde değil seviyorum, özlüyorum Hep de öyle olacak.

♥ Bir gün sevgilim sordu Aşk nedir diye biraz zaman istedim düşüneyim diye. Ertesi gün gördüm onu bir başkası ile.Kulağına fısıldadım AŞK izdi raptır diye.

♥ Birlikte yaşayabileceğin biriyle değil, onsuz yaşayamayacağın biriyle ol. Geldiği zaman boşluk dolduran değil gittiğinde yeri doldurulmayan biriyle ol.

♥ Bitmesin isterdim umutlarımız.Bitmesin isterdim duygularımız.Ne çıkar sel olsa göz yaşlarımız.Her şey bitti artık bil bundan sonra..

♥ Biz ayrıldık ama şunu unutma yaşadığın şehirde beni sana hatırlatacak çok şey var.Baktığın her yer,gördüğün her nokta ve ayak bastığın her toprakta benden bir şeyler var.İşte unutamamamın sebebi de bu.çünkü bu şehrin her noktasında bizim anılarımız yaşıyor.

♥ Bu duvarlar duysa hıçkırığımı belki beni anlardı kalbimde bir umut gönlümde bir alev beni unutana söyleyin beni unutanı ben unutmadım elbet dönecek ya dönecek yada bu kalp onsuz ölüp gidecek.

♥ Bu gece rüyama gir gizlice sımsıkı sar öp kokla iyice sonra isyanlar savur küfret güzelce ve sonra çek git gitmen gereken yere yolun açık olsun.

♥ Bu gül sana vereceğim son hediyem maalesef ben sana bu gülü verecek kadar alçağım; ama yine biliyorum ki sen bu gülü alacak kadar alçak gönüllüsün..

♥ Dağlara duman duman, hasret çöker, dağlara göz yaşlarım yağmur olur, yollara gönlümde bin yel eser, uzar gider daha sonlara… Ağlama, ağlama sen gözbebeğim, ağlama yalnız seni seveceğim, unutma ölsem bile döneceğim, inan gülüm sen ağlama…

♥ Denizin dibinden bir avuç sevgi çıkarırken vurgun yedi dalgıç ciğer bitse de yürek atmakta çünkü sevgi dipte hala ışıldamakta..

♥ Dilde söylenecek şarkımı kaldı mecnundan keremden farkım kalmadı artık ecelden de korkum kalmadı beni paramparça kırda öyle git.. Mutluluk hakkımdır diyemem artık nasibim ağlamak gülemem artık Senden başkasını sevemem artık kalbime kilit vur da öyle git..

♥ Dilerim tanrıdan yüzün hiç gülmesin Yıllarca benim gibi sevip sende acı çekesin sevgimi bilmedin suç bende mi! seven çeker acıyı sevmeyen ne bilsin.. Bana aşktan bahsetme sevmek kim sen kimsin.

♥ Doğan her günün sabahında içimde gözlerini görebilmek aşkı olmasa, inan hiçbir şeye değmezdi yaşamak.

♥ Dostluk kolay kurulur ama devam ettirmek zordur. Bugün kırdım seni. Ama inan istemeden oldu. Bu nedenle senden çok, çok özür dilerim.

♥ Dün Gece Yine Aklımdaydın Saatlerce, önce ölümü Sonra Sensizliği Düşündüm. Hiç Farkı Yoktu Biberinden, çünkü ölüm Sensizlikse, Sensizlik Zaten ölümdü…

♥ Dün gökyüzüne bir avuç yıldız fırlattım. Karanlığında aydınlığım olsun diye. Şimdi sensizliği kalbime fırlatıyorum, bıraktığım yerden dönesin diye. Vazgeçilmezim sıra sende gururu bir yere fırlat ve pişmanlığımla sızlayan şu kalbimi mükemmelliğinle donat.

♥ Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler. Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler… Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden dönen yok seferinden…

♥ Düşlerim vardı görmekten korktuğum, hislerim vardı söylemekten korktuğum, şiirlerim vardı yazmaktan korktuğum, şimdi sen varsın kaybetmekten korktuğum…

♥ Duygular vardır elletilmeyen,sevgiler vardır kelimelere sığmayan,bakışlar vardır insanı ağlatan,insanlar vardır ki asla unutulmayan,işte sende onlardansın !!!

♥ Eğer beni bu sokakta, bu mahallede, bu şehirde bulamazsan, sevgilim bil ki ben, gözlerinin daldığı yerdeyim.

♥ Eğer bir gün beni unutursan öyle biriyle unut ki sana savurduğum KURŞUNLARIN önüne geçecek kadar cesur olsun..

♥ Eğer bir gün gökyüzünün kara mavi çizgisinde bir kırlangıç sürüsü görürsen bil ki kanatlarındaki buruk gülümsemelerle ıslak tebessümler benden sana kalanlardır.

♥ Eğer birini unutmak istiyorsan, onun adını kumlara yaz, Sabahleyin dalgaların ve fırtınanın onu sildiğini göreceksin. Eğer birini seviyorsan, onu kalbine yaz ki hiçbir fırtına ya da dalga onu silemesin.

♥ Elbet mutluluk elimi tutacak bir gün, elbet şans bana bir kıyak geçecek ve ben güleceğim. ne yazık ki sen sadece ardımdan bakacaksın kaybına göz yaşı dökeceksin ama merak sen üzülme gülüm acı da sevgin kadar geçicidir..

♥ En değerli şey sen oldun Ve birden en değersiz.. İkisini de sen istedin Geldin ve gittin Sadece izlemekle yetindim.

♥ En güzel yarınlar senin olsun,ömrün mutlulukla dolsun çünkü sen buna layıksın.eğer gün gelirde beni unutursan inan ki gülüm canın sağ olsun.

♥ En mutlu gününde yanında yoksa onunlayken bile onsuzluğu yaşıyorsan bil ki terk edilmişsindir yalnızlığı yaşıyorsun ama bilmeden.

♥ En sevdiğim seni özlemekti,en sevdiğim kendimi özletmekti,en sevdiğim ellerim arasındaki parmaklarını sımsıkı tutmak,bir yaprak dökümü gibi hafif ürkek üşüyerek seninle orada yürümek.
♥ Gece bir başka giyer siyahını, yıldızlar daha bir sönük olur, yakamozlar başka çizer denize kendini ve hayat daha bir kahpe oynar oyununu sen yanımda yoksan eğer!

♥ Gecemidir insanı hüzünlendiren insan mıdır hüzünlenmek için geceyi bekleyen .gecemidir seni bana düşündüren yoksa ben miyim seni düşünmek için geceyi bekleyen.

♥ Geçenlerde bir meyhane keşfettim mezarlığın karşısında.Bir gün beni ararsan ya meyhanedeyim yada tam karşısında.

♥ Geceyi deniz tutmuş, kalbimi hasret, hangi sularda ayak izlerin, hangi kaptanın seyir defterinde kalmış gözlerin.

♥ Geleceği benimle karanlık görüyorsan,umutların solmuş yüreğinde. Hadi git beni hiç düşünme eğer mutlu olacaksan çeker giderim,sen mutlu olacaksan ben çekerim.

♥ Gidersen kim sular fesleğenleri,kuşlar nereye sığınır akşam olunca.Gidersen kar yağar avuçlarıma,gidersen kuşlarda ölür bende.

♥ Gidişinle beni boş bir sedaya bıraktın, şimdiden sayıyorum sensizlik günlerini ve geleceğin günü bekliyorum sabırsızlıkla, o günün sevgisiyle avutuyorum bir parçacık kalbimi.

♥ Gitmek mümkün olsa gitsem uzaklara, sevmesem seni yaksam yüreğimi, savursam küllerimi dağlara denizlere ,yeşerirdi küllerim sana olan sevgimle..

♥ Gittin… Şimdi bir mevsim değil, bir hayat girdi aramıza. Ne sen dönebilirsin artık geriye, ne de ben kapıyı açabilirim sana.

♥ Gökte rahmet olsan umudum değilsin seninde yağmurunda ıslanmıyor bedenim kızgınlığım sana değil kendime senin mevsiminde açmıyor açamıyor çiçeklerim..

♥ Gözlerim yollarda bekletme ne olur,bu aşka bir hüzün ekletme ne olur,bana sensizliği öretme ne olur,yokluğun cehennem,cennetim sensin…

♥ Gözlerin sözlerini örtecek kadar masum, düşüncelerin duygularını bastıracak kadar acımasız,ellerinde ellerimi tutamayacak kadar uzaksa benim suçum ne bir tanem.

♥ Gözyaşım utangaç boynunun inciden kolyesi olsun, her damla vefasız teninde bir veda busesi olsun, isterim sen de ben gibi yan ömrüne hep ağla,,hep ağla, bu benden son dua, bu benden ayrılık hediyesi olsun..

♥ Gül filizlendiği günden itibaren güneşe aşıktır. Her ne kadar güneş her gece ayın görkemine kapılıp gülü bıraksa da, gül yıldızlara kanıp güneşi unutmaz.

♥ Güller anlatsın sana olan sevgimi. Güller anlatsın yalnızlığımı, çaresizliğimi,yavaş yavaş eriyen yüreğimi güller anlatsın.Ben anlatamadım güller anlatsın.

♥ Güneşin başka iklimleri aydınlatmaya, başka gönülleri ısıtmaya gittiği şu saatlerde, kâğıdı, kalemi elime alıp, seninle dertleşmek, yalnızca sana yazmak ve yalnızca seni özlemek geçiyor içimden. Sana yazmak. “Sana Seni Yazmak”.

♥ Güneşin her doğuşunda ben biraz daha batıyorum.Bu hayatı anlamsız,sensiz yaşıyorum.Her gün sanki ölümü bekliyorum.çünkü ben sensiz yapamıyorum..

♥ Güzelsin, şirinsin, şahanesin.çektiğim çileye tek bahanesin.Melek mi şeytan mı bilmem ki nesin.Tuzaktan tuzağa atsan da olur.Ben seni seviyorum ya sen beni sevmesen de olur.

Osmanlı saray hazinesinden fincan zarfları

 

Env. No. 2/2333, mineli, ajurlu, elmaslı. Leon Mazlumya (1868-1933) üslubu (solda).
Env. No. 2/2330 , ç:4cm y:6c 19.yy. Avrupa, eflatun mine zemine manzara resimli.
Env. No. 2/2338, ç:4.6cm y:5.6cm 19.yy. Osmanlı, çok renkli mine çiçek desenli, siyah mine yüzeyler ajurlu.
Zarf sözcüğü geniş anlamda bir nesneyi sarıp çevreleyen, koruyup taşıyan öğeyi ifade eder. Bizim burada konumuzu oluşturan fincan zarflarıysa işlevlerinin yanında, amacının çok ötesine geçmiş yüksek sanat değeri taşıyan bir grup yapıttır. Osmanlı Saray Hazinesi’nden günümüze ulaşan değerli pek çok yapıtın yanında, çoğunlukla geç dönemlere ilişkin çay, kahve ve şerbet takımı gibi eşya geniş bir yer tutar. Sözkonusu takımların bazıları zarflıdır. Büyük çoğunluğu altın, gümüş, mineli ve değerli taşlar (murassa) ile bezeli bu grup eşya içnide en zengin çeşide sahip olanlar kahve fincanı zarflarıdır. Kahve fincanı zarflarına geçmeden önce, kahvenin Osmanlı toplum hayatına girişi ve yayılmasına kısaca değinmek istiyoruz.

Anavatanı Habeşistan (bugünkü Etiyopya) olan kahve 13.yy. başlarında Yemen’de keyif verici bir madde olarak dikkat çekmiş, oradan bütün Arap Yarımadası’na yayılıp, 16.yy. başlarında da tüccarlar ve hacılar aracılığıyla İstanbul’a ulaşmıştır. İstanbul’da ilk kahvehane 1550’lerin başında Arap kökenli iki kişi tarafından Tahtakale’de (Tahtel kal’a) açılmıştır. 17.yy. başlarında Avrupa’da da kahvenin yayıldığını görüyoruz. Osmanlı ve Avrupa ülkelerinde kahvenin zaman zaman yasaklandığı bilinir.
Env. No. 2/2342, ç : 6 cm y : 4cm 18.yy. sonu 19.yy. başı Osmanlı.
Yuvarlak geniş karnı tamamen baget kesimli zümrütlerle örtülüdür.
Ajurlu ayağın çemberi de aynı biçimde zümrütlüdür.
Osmanlılar kahveyi keyif verici, ama zararlı bir alışkanlık olarak görüp, haram saymışlardır. Ayrıca, merkezi otoriteye karşı halk yığınlarının kahvelerde odaklanmasından da rahatsızlık duyuluyordu. Özellikle Sultan IV. Murat (1623-1640) döneminde, içki ve tütün de dahil olmak üzere, bu yasaklar şiddet ile uygulanmıştır. 1710 tarihinde de Papa XI. Clemense, Müslüman içkisi olarak gördüğü kahveye yasak getirmişti. Bütün bu kısıtlamalara karşın, kahvenin Osmanlı ve Avrupa’nın toplum hayatında vazgeçilmez biçimde yer alması önlenememişti. Bu konuda en büyük etken, kahve ticaretinin kişi ve devletlere çok yüksek kar sağlıyor olmasıydı.

Daha Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) döneminde has oda hizmetlileri içinde “kahvecibaşı“lık görevi ihdas edilmişti. Zengin konaklarında da benzer hizmetliler çalışırdı. Özellikle Türklerin günlük yaşamında kahve ikramı adeta bir törene dönüşmüştür. Kahve ikramını üç ya da dört genç kız yapardı. Kızlardan biri sırmalı, inci ya da elmas ile süslü kadife, atlas mangal örtüsünü, ikinci kahve tepsisiyle fincan ve zarfları taşırdı. Üçüncü kız içinde kor halinde ateş bulunan stile (mangal) oturtulmuş kahve ibriğini getirir, dördüncüsü fincanları doldurup zarflara yerleştirerek konuklara birer birer ikram ederdi. Toplumun her kesimine yayılan kahve içme alışkanlığı, kahveyle ilgili birçok eşyanın da kullanılmasına yol açmıştır.

Bu eşya arasında özel üretilmiş kahve fincanları ve zarfları ayrı bir yere sahiptir. 16.yy.’dan başlayarak Çin porseleni, İznik ve Kütahya çinisi ve daha sonra, 18.yy.’da Avrupa porseleni fincanlar kullanılıyordu. Bunların yanında, 17.yy.’dan beri var olan lüleci çamurundan (Tophane işi) fincan üretimi 1928’lere kadar sürdüğü gibi, 18.yy.’da Yedikule’de sırça cam fincanlar üretiliyordu. 19.yy’da da Beykoz işi cam ile Yıldız porseleni fincanlar üretilmeye başlandı.

Osmanlılarda ilk kahve fincanlarının kulpsuz ve zarfsız olduğunu düşünüyoruz. Örneğin, 1582 tarihli, Sultan III. Murat’ın oğullarının sünnet şenliklerini anlatan “Surname-i Hümayun“ adlı kitapta, kahveci esnafının geçisini gösteren minyatürde fincanlar zarfsızdır. 17.yy. başı ve 18.yy.’a ilişkin bazı albüm sayfalarında, kahve sunan içoğlanları gibi resimlerde de fincanlar zarfsız olarak betimlenmiştir.

Ayrıca, 1680 tarihli Hazine Defteri’nde, “Biniş kahvecileri yed’inde olan eşyadır.“ Başlığı altında birçok eşya adı yazılıdır. Bu kayıtlarda, “küçük fincanlar maa tabak (tabaklı)“ gibi ayrıntılar arasında zarf adına rastlanmaz.
Bakır üzerine soğuk mine bezemeliler:
Env. No. 2/6472, ç:4.9cm y:4.2cm., 1147 (1734) tarihli Osmanlı ‘Amel-i Hasan’ imzalı
Env. No. 2/6470, ç:5.2cm y:4.5cm, 1175 (1761) tarihli Osmanlı ‘Amel-i Eşref’ imzalı
Env. No. 2/6471, ç:4.9cm y:4.2cm, 18.yy. ortaları Osmanlı ‘Amel-i Hasan’ imzalı
Çok renkli soğuk mineli bu üç fincan zarfındaki teknik Kayseri işi olarak da adlandırılır.

Kulpsuz kahve fincanlarının el yakmaması için en erken hangi tarihte zarflara konduğuna ilişkin kesin bir bilgimiz bulunmuyor. Fakat bu kullanım biçiminin en geç 17.yy. sonuyla 18.yy. başından itibaren yaygınlaştığı söylenebilir. Hazine’den günümüze ulaşan en erken fincan zarfı örneği 1147 (1734) tarihini taşır.
Bakır üzerine çok renkli soğuk mineli örneğin dibinde, “Amel-i Hasan usta“ imzası okunur (Env. No. 2/6472).
“Amel-i Eşref“ imzalı diğer mineli örnek de 1175 (1761) tarihlidir (Env. No. 2/6470).
Melling’in 1819 tarihli “Voyage de pittoresque de Constantinople...“ (Konstantinoplis’e Keyifli bir Yolculuk) adlı kitabında bulunan, Tophane’deki bir kahvehanenin betimlendiği gravürde, fincanların zarflı olduğu açıkça seçilir. Buna benzer betimlemeler, zarflı fincan kullanımının 18.yy. sonlarında artık bütünüyle yaygınlaştığını düşündürür. Nitekim, Hazine’ye kayıtlı Sultan II. Mustafa (1757-1774) dönemine ilişkin mineli diğer fincan zarfları ve bazı özel koleksiyonlarda yer alan Sultan I. Abdülhamit (1774-1789) ve Sultan III. Selim (1789-1807) tuğralı gümüş zarf örnekleri bu görüşü destekler. Zarflar genellikle, ağız kısımları fincanınkinden biraz aşağıda olmak üzere, dudak payı bırakılarak yapılırdı. Fincan ve zarfının her ikisinin de porselen olduğu örnekler dışında zarf yapımında çok değişik malzeme kullanılıyordu. Altın, gümüş ve yaldızlı bakır gibi madenlerin yanı sıra, akik, yeşim, firuze, necef, kantaşı, yıldıztaşı ve lapis lazuli gibi değerli taşlardan ya da boynuz, bağa, fildişi, sedef, pelesenk, abanoz, kuka, sandalağacı, kiraz ve hindistan cevizi gibi organik maddelerden yapılan zarflarda çok değişik süsleme teknikleri uygulanmıştır. Bunların başlıcaları bakır üzerine altın yaldız (tombak), bakır, gümüş ve altın üzerine mine, savat, kabartma, oyma, kazıma, ajur ve telkaridir. Ayrıca lake işi zarflar da görülür. Bu fincan zarflarının bazıları, diğer bezemelerin yanı sıra mıhlama (değerli taş yerleştirme) dediğimiz yöntem ile de bezenerek daha zenginleştilirdi.

Mıhlama ile üzerleri kısmen bezeli zarfların yanında, değerli taşlar ile sıvama kaplı ya da tümüyle değerli taş dokudan, örme, elmas, zümrüt, yakut ve safir gibi taşların kullanıldığı fincan zarfları en görkemli örnekleri oluşturur. Hazine’ye 2/2337 envanter numarasıyla kayıtlı zümrüt zarf ve Sultan II. Abdülhamit’in (1876-1909) 1911’de Paris’te satışa sunulan değerli taşlardan yapılmış ya da değerli taşlar ile bezeli eşyası arasında yer alan bazı zarflar bunların yakın benzerleridir. İlginç bir model de, içlerine küçük müzik düzeneği yerleştirilmiş fincan zarflarıdır. Bunlardan birisi Hazine’ye 2/2331 envanter numarasıyla kayıtlı mineli altın zarftır.
Tabak: ç:10.4cm Fincan: ç:6.9 cm y:3 cm Zarf : ç:6.9 cm y:2.3 cm 19.yy. sonu – 20.yy. başı Fransa.
Yeşil renkli deri, atlas ve kadife kaplı orijinal mahfaza içinde 12’şer adet bezemesiz beyaz porselen fincan, altın tabak ve kulplu altın zarftan oluşur. Tabak ve zarfların ağız kenarını çeviren defne çelenginin ortasındaki sorguç ve hilalli taç motifi, eserin Osmanlı ya da Mısır Hidiv Hanedan’ından birisi için özel yapılmış olabileceğini düşündürür. Tabak ve zarflar Paris imalat damgalıdır.
Zaman içinde fincan zarfları öylesine temel eşyadan biri olmuştu ki, Abdülaziz Bey’in (1850-1918) ‘Osmanlı Adet, Merasim ve Tabirleri’ adlı kitabında ‘Evlenme Bölümü’ndeki çeyiz listesinde, ‘kahve takımı’, ‘onarlık takımlar halinde kırk kadar Osmanlılarca eski maden diye adlandırılan (Çin veya Meissen porseleni) fincan, on adet altın, onu altın üzerine mineli, onu gümüş olmak üzere otuz kadar fincan zarfı...’ olarak ayrıntıyla belirtilir. Fincan zarfları adeta bir saygınlık simgesi haline gelmişti.
Altın fincan zarfı. 19.yy. Avrupa. Env. No. 2/2333,
ç: 4.5 cm y: 5.5 cm İçinde küçük bir müzik düzeneği vardır.
Env. No. 2/2342, ç : 5 cm y : 6 cm 19.yy. Avrupa,
mat yüzeyli altından ağaç biçiminde örülmüş, dal üzerleri yapraklı ve çiçek göbeklerinde küçük elmaslar yer alıyor.
Bugün Saray Hazinesi’nde bulunan fincan zarfları hiç kuşkusuz sayıca çok daha fazlaydı ve çok daha görkemli bezemeli olanları da üretilmişti. Bunun geç döneme ilişkin olduğunun en önemli kanıtlarından birisi, Sultan II. Abdülhamit’in 1911’de Paris’te satılan eşyasının kataloğunda yer alan değerli taşlar ile bezeli fincan zarflarıdır. Yine Sultan II. Abdülhamit ile ilgili bir belgede, 25. Cülus Hediyeleri Defteri’nde, No. 15’de, ‘Pirinç üzerine iki kadın heykeli... yaldızlı sekiz adet fincan maa zarf (zarflı) ve gümüşten çiçekli kahve ibriği maa sagir (küçük) tepsi sehpası ve tepsisi. Ahmed bin İyad kullarından takdim.’, No. 69’da, ‘Mineli zarflı bir çift kahve fincanı, serkahveci (kahvecibaşı) kullarından takdim.’, No. 103’de, ‘Gümüş üzerine mine işlemeli maa zarf on kahve fincanı ve kahve ibriği, Hamidiye Etfal Hastanesi etıbba ve memurin (tabip ve memurları) kullarından takdim’ gibi kayıtlar görülür.
Mineli ve mücevherli altın zarflar ve fincanları:
Env. No. 2/2348-49, ç:5.4cm y:4.3cm, zarf: ç:4.5cm y:6cm 19.yy. Osmanlı.
Karı-koca fincanı olarak da adlandırılan bu takımlarla zifaf gecesi gelin-güveye kahve ikram edilirdi.
Organik malzemeden yapılmış zarf örnekleri: Bağa zarf ve porselen fincanı:
Env. No. 2/5574 zarf: ç: 4.1 cm y: 5.5 cm fincan: ç: 5.5 cm y: 3.6 cm Boynuz fincan ve zarf:
Env. No. 2/6496, (zarf) ç: 5.5 cm y: 4.8 cm.
Bazı kahve fincan ve zarfları değişik hacim ve formlarda yapılmıştır. Genellikle küçük boyutta olanlara bülbül yuvası, daha geniş ve derinlerine kallavi adı verilirdi. 1640 tarihli ‘Narh Defterleri’ndeki fincan fiyatları listesinde yeşil renkli ve güllü ‘paşa fincanı’yla ‘hatai’ gibi çok değişik isimler de sıralanır.
Kibarlar arasında en seçkin fincan zarflarına sahip olmak bir yarışa dönüştüğünden, inanılmaz güzellikte ve pahalı örnekler piyasaya sürülüyor, sahipleri de incelik ve servetlerinin birer kanıtı gibi bu zarflar ile kahve ikram ediyorlardı. Her türlü eşyada olduğu gibi, fincan zarflarının da en seçkin örnekleri Saray ve çevresi için üretiliyordu. Yerli üretimlerin yanında, Avrupalı ustalar da, Osmanlı pazarına yönelik pek çok eşya gibi, özel sipariş üzerine fincan zarfları yaratıyorlardı. Özellikle, altın üzerine mine işlemeli ürünlerde, başka İsviçre olmak üzere, Fransa ve Avusturya gibi ülkeler en iyi nitelikteki fincan zarflarını üretiyorlardı.

Saray Hazinesi’nden günümüze ulaşan kahve fincanı zarfları, bakır üzerine soğuk mine bezemeli ve lake, gümüş üzerine mine, tombak, saf altın, altın üzerine değerli taşlar ile işlemeli ya da mineli, mineli yüzeyler üzerinde değerli taşlardan yoğun bezekli ya da tümüyle değerli taşlardan üretilmiş ve son olarak da organik malzemeden yapılmış zarflar olarak gruplandırılabilir.
Bu yazımızda Saray Hazine Koleksiyonu’ndan seçtiğimiz bazı fincan zarflarını tanıtmaya çalıştık. Büyük çoğunluğu 19.yy. yapıtı olan grubun içinde gümüş örneklere (bir adet 18.yy. mineli örnek dışında 2/6474) yer vermedik. Çünkü daha önce Hazine’ye kayıtlı bütün gümüş eşya, 1924 yılında Saray Müzeye dönüştürülünce yeni oluşturulan ‘Gümüşler’ bölümüne kaydedilmiştir. Burada sadece örnekleme açısından birçok koleksiyon ve yayımda yer alan Sultan I. Abdülhamit (1774-1789), Sultan III. Selim (1789-1807) ve Sultan Abdülmecit (1839-1861) tuğralı birkaç gümüş fincan zarfı resmine yer verdik. Sultan Abdülaziz (1861-1876), Sultan II. Abdülhamit (1876-1909), Sultan Mehmet Reşad (1909-1918) ve Sultan Vahideddin (1918-1922) dönemine ait örnekler günümüz koleksiyon ve müzayede kataloglarında sıkça karşımıza çıkmaktadır. Bu bakımdan son dört padişahın tuğrasını taşıyan ve aznavur işinin de uygulandığı pek çok örneği de yazının kapsamına almadık. Birkaç, zarf dışında Saray Hazinesi’nden ilk defa yayımlanacak örnekleri içeren bu çalışmada değerli bilgi ve yardımlarını esirgemeyen Sayın Garo Kürkman’a içtenlik ile teşekkür ediyorum.
Sandal ağacından zarf ve fincan 2/2336, zarf: ç: 3.8cm y: 8cm fincan: ç: 4.4cm y: 3.8cm
Yüksek ayaklı zarfın fincanı çeviren bölümünde çok ince ajur işi bitkisel motif ve kuş figürleri yer alır.

Env. No. 2/2344, ç : 4.6 cm y : 5.4 cm 19.yy. Osmanlı,
lacivert mine zemine madalyonlar içinde mavi tonlarında militer (silah, bayrak, davul, miğferler gibi askeri) motifler betimlendiği gibi, çeşitli yerleri roze elmas ile bezenmiş
Env. No. 2/7593, ç : 4.6 cm y : 5.8 cm 19.yy. Osmanlı

Bakır üzerine lake zarflara örnek, Env. No. 2/6486, ç : 6 cm y : 4.6 cm 18-19 yy. Osmanlı.
Lakesi büyük ölçüde dökülmüştür. Üzerinde eski Türkçe ‘Hale safadır kahve, Maraza devadır kahe, Bey-el ürefadır kahve.’ yazısı okunur. Özellikle, lake işi 18.yy. Osmanlı sanatında deri, ahşap ve mukavva gibi yüzeylerde de başarıyla uygulanmıştır.
Kaynak:
Abdülaziz Bey, Osmanlı Adet, Merasim ve Tabirleri, Yay. Haz. Prof. Kazım Arısan – Duygu A. Günay, S. 114-117, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2000, İstanbul.
Atasöy, Nurhan – Julian Raby, İznik Seramikleri, TEB Yayını, 1989, İstanbul.
Bayraktar, Nedret, Sultan II. Abdülhamit’e gelen 25. Culüs Hediyeleri Defteri, Tarih ve Toplum Dergisi, C. 4, S. 21, s. 156-163, 1985, İstanbul.
Bilirgen, Emine – Süheyla Murat, Imperial Treasury – Topkapı Palace, s. 198-253, Akbank Publications, 2000, İstanbul.
Bilirgen, Emine – Süheyla Murat, İmparatorluk Hazinesi – Topkapı Sarayı, s. 198-253, Akbank Yayınları, 2000, İstanbul.
Bilirgen, Emine, Osmanlı’da Altın Eşya Tutkusu, P Sanat Kültür Antika Dergisi, S. 20, s. 148-169, 2001, İstanbul.
Bilirgen, Emine, The Ottoman Passion for Gold Objects, P Sanat Kültür Antika Dergisi S. 5, s.118-139, 2002, İstanbul
Bilirgen, Emine – Süheyla Murat, Topkapı Palace – Imperial Treasury, T.S. Museum Publications, 2001, İstanbul.
Bilirgen, Emine – S. Murat, Topkapı Sarayı – Hazine-i Hümayun Topkapı Sarayı Müdürlüğü Yayınları, 2001, İstanbul.
Catalogue des Perles, Pierries Bijoux et objets d’Art Precieux S.M. le Sultan Abd-ul Hamid II., 1911, Paris, T. S. M. Küt. Y.B., 1151
Faroghi, Suraya, Osmanlı Kültürü ve Gündelik Yaşam – Ortaçağ’dan Yirminci Yüzyıla, Tarih ve Yurt Yayınları, 2002, İstanbul.
Hakgüden, Mesut, Fincalar ve Zarfları, Portakal Sanat Kültür, S. 8 s. 121-127, 1998, İstanbul.
Işın, Ekrem, Kahve ve Kahvehanelerin Toplumsal Tarihi – Tanede Saklı Keyif : Kahve, s. 10-43, Y.K. Kül. San. Yay., 2001, İstanbul.
Kuşoğlu, M. Zeki, Osmanlı Fincan Zarfları, ANTİKA S. 29, s. 27-31 Eylül 1987, İstanbul
Kut, Günay, Türklerde Yeme İçme Geleneği ve Kaynakları – Eskimeyen Tatlar – Türk Mutfak Kültürü, s. 72-89, Vehbi Koç Vakfı Yay., 1996, İstanbul.
Kürkman, Garo, Ottoman Silver Marks Mathusalem Publications, 1996, İstanbul.
Topkapı Sarayı Müzesi Hazine Envanter Defterleri, I-II.
Ünal, İsmail, H. 1190 (1680) Tarihli Hazine Defteri, (Eski Türkçe’den Transkripsiyon), 1963, İstanbul.

Ters Duvar Saati

 

Ters saat, akrep ile yelkovanın alışıldık rotasını değiştiriyor. Yaşantısında kalıplaşmış kurallara yer olmayan, anı yaşayan ve anların mutluluğunu yeniden yaşamak isteyenlerin düşmanı artık hızlıca geçen zaman değil. Çünkü artık “ters saat” var.

Ters saatin akrep ile yelkovanı, benzerleri Mersin’e giderken tersine doğru çalışıyor. Ayrıca bunu yaparken bozuk saat gibi günde yalnızca 2 defa değil her zaman doğru saati gösteriyor. Alışmamış gözlerin saatin kaç olduğunu anlaması zor olabileceği gibi ters saatin işleyişine alışanlar özellikle sabah saatlerinde ayıltıcı etkisi olacak bir beyin jimnastiği yapma fırsatını yakalayabiliyorlar. Beyaz renkte bir kadrana, metalik bir çerçeveye ve 25 cm’lik bir çapa sahip olan ters saati internette yetkili satış noktalarında bulabilirsiniz.

Evinizdeki mikroplardan kurtulmanın yolu kardan geçer


Elektrik süpürgeleriyle tam anlamıyla yok edilemeyen bazı mikroplar, kar soğuğunun etkisiyle yok olabiliyor.
Kış aylarında soğuklara karşı dirençsiz olan tifo, dizanteri ve kolera gibi hastalıklara yol açan bakteriler, dış çevrede bulunmuyor. Ancak, dışarıya göre sıcaklığın yüksek olduğu evlerde, bakteriler çoğalabiliyor.

Bazı elektrik süpürgeleriyle tam anlamıyla yok edilemeyen hastalık yapıcı mikroorganizmalar, kar soğuğunun etkisi altında yok edilebiliyor, bunun için de halıların karla süpürülmesinin faydası var.

Kış aylarında hastalık yapıcı bazı bakteriler soğuklara karşı dirençsizdir. Bu nedenle kış aylarında tifo, dizanteri ve kolera gibi hastalıklara yol açan bakteriler dış çevrede bulunmuyor çok düşük ısılarda sadece virüsler etkili olabiliyor ve hastalıklara neden olabiliyorlar.
Kış aylarında ev temizliğine dikkat Evlerde ise durum biraz farklı; sıcaklık dışarıya göre yüksek olduğu için bakteriler çoğalabiliyor. Ev ortamı, bakterilerin üremesi için ideal sıcaklığı korur. Özellikle soğuk geçen kış aylarında dışarıda yaşayamayan E.coli gibi bazı mikroplar evde rahatlıkla üreyebilir. Bu nedenle evin hijyeni vücut direncinin düştüğü kış aylarında büyük önem taşıyor. Yıkama özelliği bulunan temizlik maddesi katkılı elektrikli süpürgeleri mikrop konusunda etkili. Ancak bazı süpürgelerin mikroplara karşı bu etkisi yok.

Bu nedenle tifo, dizanteri ve kolera gibi hastalıklara karşı korunmak için özellikle temizlenmesi güç halıların, karla süpürülmesinde fayda var. İçerisinde fazla oranda mikrop barındıran halının üzerinde bir süre bekletilecek kar, bakterilerin faaliyetlerini önemli ölçüde durduracaktır. Kış aylarında arada bir evi karla süpürmek sağlık için yararlı olabilir.

Özellikle mikroplara karşı dirençleri düşük olan bebek ve çocukların kirli halılar nedeniyle risk grubu ooluşturuyorlar. Bu nedenle halı ve kilimlerinin temizliklerinin yapılması önem taşıyor.

Evlerimizde tehlike var!

 

Günlük hayatımızda evde başımıza gelen kazalar, iş kazalarının üç katı, trafik kazaları kadar da fazla. Bazen masum bir hareket beklenmedik kazalara yol açabiliyor ve üzücü sonuçlar doğurabiliyor. Bu nedenle gelin hep birlikte evlerimizin içini dolaşıp kazlara davetiye çıkaran riskleri inceleyelim.
Mutfak Tencerelerinizin kulplarını ve saplarını her zaman duvar tarafına çevirme alışkanlığı edinin; çünkü hem siz hem de çocuklarınız sağa sola koşuştururken ateş üzerindeki tencerenin sapına takılabilirsiniz. İçinde su kaynayan veya yemek pişirilen tencerenin devrilmesi, en olağan kazalardan biri, üstelik fena can yakar!

Ev temizliğinde kullandığınız sıvı deterjanları su, soda, şarap, meyva suyu şişelerine koymayın, her zamanki yerlerini değiştirmeyin. gecenin bir saatinde, hatta gün ortasında bile kendiniz ya da aile bireyleri içi yandıklarında bir bardak çamaşır suyu içebilir.

Mikrodalga fırınlar hakkında söylenenleri ise ciddiye almak gerekir; kullanımdan dolayı deforme olmuşlarsa tamire vermek, düzenli bakımlarını yaptırmak ve mümkün olduğunca yüksekte kullanmak gerekir. Tamir için ilgili servisi arayın, sakın kendiniz tamire kalkışmayın.

Evinize yeni ocak alırken konulması gereken yeri önceden tasarlayın. Ocağın arkasından geçen ve yemekle birlikte ısınabilecek elektrik kabloları, gaz boruları türünden bir tesisat varsa, olası bir kazayı (gaz kaçağı, patlama vs.) önlemek için onları duvarın içine gömdürmelisiniz. Aynı şekilde tüp gaz kullanıyorsanız tüpünüzü alırken ilgili kişiye kontrolünü yaptırıp teslim almalısınız.

Mutfakta ocağı yakarken eğer ocağınızın otomatik ateşlemesi yoksa, önce kibriti yakıp daha sonra ocağı açmalısınız.

Yüksek raflardan bir şey alacağınız zaman sağlam tabure veya sandalyeye çıkmalısınız. Ayaklarınızın ucunda yükselmemeye dikkat etmelisniz.

Bıçaklarınızı ayrı bir yerde saklamalısınız.

Bulaşık makinesine bıçakları yerleştirirken sivri uçları alt tarafa gelecek şekilde yerleştirmeye dikkat edilmelidir.

Perde, havlu, bulaşık yıkama ve kurulama bezlerini ateşe yakın bir yere koymayın.

Kızartma yaparken yağın alev almamasına dikkat edin, eğer alev alırsa su dökmek yerine ıslak bir bez ile ateş alan cismi kapatın.

Kibrit ve sigara gibi cisimleri iyice söndüğüne emin olduktan sonra çöp'e atın.

Mutfağın bir köşesinde küçük bir yangın söndürme cihazını bulundurun.

Salonda Saloda şömine çok büyük bir keyif olduğu kadar, büyük bir tehlikedir. İşin uzmanı kişiler tarafından yapılmalı ve denenmelidir. Bacanızın güvenli sirkülasyona müsait olup olmadığından emin olmalısınız.

Elektrikli ısıtıcılar için ise; tesisatınızın bu yükü taşıyıp, taşımayacağına emin olmak için önceden kontrol ettirmelisiniz.

Şamdan kullanıyorsanız; Büyük ferforje şamdanınızın asla devrilmeyecek bir şekilde sağlam durmasına özen gösterin (rüzgarla uçuşan bir tülün bile bir anda alev alave yanabileceğini unutmayın).

Ve Odalar... Ranzalı yatakların montajında hassas davranmalısınız. Sağlam yerleştirilmezlerse devrilebilme riskleri çok fazladır.

Alçak tavanlı odalarda avizenin boyunu uzun boylu konuklarınız da düşünerek asmalısınız.

Banyolar Rutubet ve elektrik akımı geçiren bir zemin banyolarda olabilecek en büyük tehlikeyi yaratıyor. Elektrik çarpması. Bunu önlemek için üç önemli kurala uymak gerekir.

Banyoda, küvetin 2.25 m. yüksekliğine kadar olan mesafeye ne elektrikli bir alet, ne de herhangibir aydınlatma elemanı konulmamalıdır.

Banyoda küvetin ve duşun yerden 60 cm.'ye kadar yüksekliğine şofben yerleştirilebilir ama üzeri çok iyi izole edilmelidir, en iyisi şofbenin, üzerine su damlamayacak bir yere yerleştirilmesidir.

Banyoda, yerden 60 cm.'den itibaren, elektrikli aletlerin ve ısıtıcının prizi ve eletrik ayar düğmesi konabilir, ancak hepsi mutlaka topraklı olmalıdır.

Banyoda sıkça rastlanan kazalardan biri de ıslak zeminde kayarak düşmektir. Gerek küvetin içinde, gerekse banyo zemininde kayma riskini ortadan kaldıran ve zemine yapışarak sabitleşen özel tutucu materyallerden birini seçebilirsiniz. Hem zemini örterek banyoya renk katmış, hem de riskleri ortadan kaldırmış olursunuz.

Buzdolabı kullanırken dikkat...

 

Günün her saatinde yıl boyunca kullanılan buzdolabını kullanırken bazı noktalara dikkat edilmesi enerji tasarrufu sağlamak ve aletin ömrünü uzatmak açısından önem taşıyor.

Makine Mühendisleri Odası Konya Şube Başkanı Yard. Doç. Dr. Mete Kalyoncu, buzdolabı ve dondurucuların özellikle yaz aylarında kullanılan en önemli ev eşyalardan olduğunu hatırlattı.

Yaz aylarında duyulan ihtiyaçtan ve yapılan düğünlerden dolayı buzdolabı ve dondurucu satışlarının arttığını kaydeden Kalyoncu, bu tür eşyaların diğer ev aletleri gibi periyodik değil günün 24 saati yıl boyunca kullanıldığını bildirdi. Bu yüzden bu aletlerin elektrik tüketiminde önemli yer işgal ettiğini belirten Kalyoncu, şunları kaydetti:

''Hatta yaz aylarında bu cihazların yoğun ve etkin kullanımından dolayı ödenen elektrik faturalarında hatırı sayılır artışlar herkes tarafından görülebilir. Bu cihazların alımında ve kullanımında bazı noktalara dikkat edilmesi vatandaşların enerji tasarrufu sağlamaları ve az elektrik faturası ödemesi açısından önemlidir. Buzdolabı ya da dondurucu alınırken aletin üzerinde bulunan enerji etiketine dikkat etmek gerekiyor. Enerji tüketiminde en önemli parametre verimdir. Verim ne kadar yüksek olursa yapılan işe göre o cihazın enerji tüketimi yani elektrik sarfiyatı o kadar az olacaktır. Bu açıdan verimi düşük olan buzdolapları alınmamalıdır.''
Manyetik bantları silin Kapı içi manyetik bantların yapışma yüzeyleri ile birlikte ayda bir kez temizlenip kurutularak pudralanmasının ömürlerini artıracağını vurgulayan Kalyoncu, şöyle devam etti:

''Yiyeceklerin ve yemeklerin kapalı olmasına dikkat edilmelidir. Buzdolabına konan sıvıların ağzının açık olması, içerdeki nemin artmasına, kompresörün fazla çalışmasına ve sonuçta da elektrik tüketiminin artmasına yol açacaktır. Buzluk bölümündeki dondurucu bölmedeki buz kalınlığı 5-6 milimetreyi aşmadan eritilmelidir. Buzdolabına sıcak yiyecek ve içecek konulmamalıdır. Buzdolabının kapısı uzun süre açık tutulmamalıdır. Direk güneş ışığı alan yerlere, fırın ve kalorifer radyatörünün yanına buzdolabı konmamalıdır. No-frost buzdolaplarının enerji tüketimi diğerlerine göre 2 kat fazladır. Enerji etiketindeki verimlilik değerlerinden A'nın en yüksek, G'nin ise en düşük olduğu unutulmamalıdır. Yüksek verimliler daha az enerji harcarlar.''

Kornişlerin beton tavana takılması

 

Biraz acemi olan kendin yap kullanıcıları bile kornişleri kolaylıkla takabilirler. Plastik veya metalden yapılma profil raylar hazır olarak yetkili satıcılarda veya yapı malzemesi satan mağazalarda bulunur. Bu rayların iç kısmında bir veya iki U biçimli oluk vardır ve bunların içinde perdelerin tutucu parçaları hareket eder.

Raylar direkt olarak monte edilir. Vida delikleri genelde hazırdır. Eğer tavan masif betondan yapılma ise bir bosch kırıcı-delicinin gücüyle gerekli delikler hızla açılabilir. Ray eğer duvardan duvara takılmayacaksa, rayların yan tarafına çeyrek daire biçiminde parçalar takılır.
Yapacağınız işlemlerBir süpürge ile tavanı temizleyin Rayları takmak için bir yardımcıya ihtiyacınız vardır. Bir kişi profil rayı duvarda tutarken, diğeri bir kurşun kalemle önceden delinmiş delikleri işaretler.
Dikkat: Ray, pencere üstünde tam ortada ve duvara parelel olmalıdır. Uzun rayları bir hassas kesme testeresi ile tam ölçülü olarak kesin.Tavandaki delikleri en azından 6 mm'lik bir taş matkap ucuyla delin. Daha sonra bu ucu dübeliniz ile aynı çaptakı uçla değiştirin.

Siz delme yaparken yardımcınız da matkap tozunu elektrik süpürgesi ile emdirmelidir. Yardımcınız bu işi yaparken elektrik süpürgesi borusunu mümkün olduğu kadar deliğe yakın tutmalıdır. Fakat dikkatli olun, hiçbir biçimde boru matkap ucuna temas etmemelidir.
Dübeli deliğe bastırın ve yerine tam yerleşmesi için çekiçle hafifce çakın. Yardımcınız yeniden rayı tavanda tutar. Kornişe ait rayın vida delikleri ile duvarda açtığınız delikler aynı hizaya gelmelidir.
Vidalarını takın Çok sayıda korniş rayının yanında kapaklar bulunur. Bunları vida deliklerine takın. Bu yolla vida başlarını örtersiniz. Bu, açık deliklere göre daha iyi bir görüntü verir.

Koltuklarınız solmasın...

 

İlk bakışta vurulduğunuz mobilyalarınızın ömrünün uzun olmasını istiyorsanız, işinize yarayabilecek bilgiler ve evde hazırlayabileceğiniz solüsyonlar var…Hiçbirimiz çok beğenerek aldığımız koltukların meyve suyuna ya da başka bir lekeye kurban gitmesini istemeyiz. Koltuklarınızın ve mobilyalarınızın çabucak yıpranıp solmasını engellemek için bu yazıya bir göz atın.

Öncelikle döşemelerinizi düzenli aralıklarla elektrik süpürgesi ile temizlemeyi ihmal etmeyin. Neredeyse tüm elektrik süpürgelerinde bulunan uygun aparatlar yardımıyla, minderlere, ulaşamadığınız iç kısımlara ve döşemelerinizin kıvrımlarına ulaşabilir zorlanmadan toz ve kirden temizleyebilirsiniz. Koltuk minderlerinizi birkaç haftada bir yerlerinden çıkartarak kontrol etmekte fayda var. Aklınızda bulunsun minderleri daha yakından kontrol ederek aşınma ve yıpranma etkilerini daha yakından izleyebilme imkanına sahip olursunuz. Dikkat etmeniz gereken bir diğer husus da minder kılıflarınızın yıkanabilir olup olmadığıdır.


Birçok koltuk ve iskemle üzerlerinde ne tür bir temizliğin gerektiğini beirten bir bakım etiketi bulundurur. Bu etiketler üzerinde yer alan sembolleri göz önünde bulundurarak kumaşın herhangi bir zarar görmesini engellemiş oluruz.

• “W” : Su ve su bazlı temizleyiciler ile temizlenebilir.
• “S” : Kuru temizleme veya kuru temizleme solventleri ile temizlenebilir.
• “W-S”: Su ve ya solventlerle temizlenebilir.
• “X” : Sadece fırça veya elektrik süpürgesi ile temizlenebilir.

Eğer döşemeniz leke yada boya olduysa ancak bu leke oldukça ufaksa ve kumasın üzerinde “ W” ibaresi yer alıyorsa, lekeyi temizletmek için hemen kuru temizlemeye göndermek zorunda değilsiniz. Bu lekeyi kendi imkanlarınızla da çıkarmak mümkün. Ancak herhangi bir işlem yapmadan önce küçük bir alanda deneme yapmayı dikkatten kaçırmayın. Aldığınız sonuç isteğiniz doğrultusunda olumlu ise işleme devam edebilirsiniz.
Temizleme solüsyonu ile deneme yapmak Kuru temizleme sıvısı ya da ev yapımı temizleyicinizi uygulamadan önce bir deneme yapmanızda fayda var .Bu uygulama için kumaşın fazla görünürde olmayan bir yerini; örneğin sözkonusu minder ise minderin ilk bakışta görünmeyen alt kısmını seçmemiz uygun olacaktır. Eğer kullanacağınız solüsyon kumaş üzerinde herhangi bir leke bırakmaz ise o zaman kir ya da boya izlerini çıkarabilmek için bir şansınız var demektir. Ancak bu test mahiyetindeki denemede solüsyon başlı başına bir sorun teşkil ederse uygulamaya derhal son verin. Bunun yerine oluşan lekeyi mümkün olduğunca gizlemeye çalışarak temizleme işlemini en kısa sürede profesyonel ellere devredin.
Profesyonel döşeme temizliği Birçok durumda kötü leke , iz ve yerleşmiş kirleri çıkarabilmek için profesyonel yardım almak gerekir. Genellikle önerilen metodlar buharlı temizleme, kuru temizleme ve kuru köpükle temizlemedir. Ancak unutmayın ki herhangi bir temizleme prosedürü kumaşınızın orjinal koruma kaplamasına zarar verebilir. Bu nedenle işlem sonunda yeni bir leke dirençli kaplama uygulanmalıdır. Yine de bu ikinci tabakanın hiçbir zaman fabrikanın uyguladığı ilk işlem kadar etkili olmadığı unutulmamalıdır.
Ev yapımı temizleme solüsyonları Temizleme işlemini evde hazırlayacağınız solüsyonlar ile de gerçekleştirebilirsiniz. Ancak bu noktada yukarıda belirttiğimiz yıkama talimatındaki ibarelere dikkat etmeniz gerekir. Eğer kumaşınızın arkasında bu şekilde bir açıklama yer almıyorsa evde temizleme işleminden bir an önce vazgeçmeli ve profesyonel yardım almayı tercih etmelisiniz. Sonuç olarak tüm kumaşı mahvetmektense tedbirli davranmak çok daha mantıklı olacaktır.

Kumaşınızın üzerindeki bakım sembolü “W” olduğu takdirde size önerebileceğimiz ve evde kendi başınıza hazırlayabileceğiniz bir tarif: Bir çay kaşığı beyazlatıcı içermeyen deterjanı bir fincan ılık suya ekleyin. Bir başka kasede de bir yemek kaşığı amonyak ile yarım fincan suyu karıştırın. Ön testi uyguladıktan sonra hazırlamış olduğunuz bu solüsyonları dönüşümlü olarak lekenin üzerine hafifçe sürün. Her adımdan sonra yanınızda bulundurduğunuz temiz ve hafif nemli sünger ile lekeyi silin. Lekeyi çıkardıktan sonra temiz suyla ıslatılmış süngeriniz ile son kez silip kurumaya bırakın.
Örtü lekeleri için ön işlem Birçok kişi koltuklarının kumaşını lekelere ve yıpranmalara karşı korumak için örtü kullanır. Bu durumda örtüler, özellikle kol ve arka kısımları, birçok lekelenmeye maruz kalır. Örtülerin neredeyse hepsi yıkanabilir olduğundan çamaşır makinesinde temizlenebilir ancak yıkamadan önce bir ön işlem uygulanması gerekebilir.

Ön işlem uygulanması gerekiyorsa yarım fincan sıvı çamaşır deterjanı ile bir fincan suyu bir el mikseri ile köpük yoğunluğuna ulaşana kadar çırpın. Elde ettiğiniz köpüğü kirli bölgelere yayarak yumuşak bir şekilde sürün. Kirin çıktığını görmeye başladığınızda yüzey üzerindeki köpüğü bir spatula yardımıyla kazıyın.

Evinize güzel bir makyajın püf noktaları!

 

Salonların nasıl aydınlatılması gerektiğini ve doğru ışığı seçmenin püf noktalarını merak ediyor musunuz?

Interlight İstanbul 2008 Fuarı’nı düzenleyen NTSR Fuarcılık Genel Müdürü Serkan Tığlıoğlu, aydınlatma sektöründe ev dekorasyonuna yansıyan yenilikler, salonların nasıl aydınlatılması gerektiği, doğru ışığı seçmenin püf noktaları ve dekoratif ışık için önerilerini paylaştı.
Aydınlatma sektöründe ev dekorasyonuna yansıyan yenilikler neler? Aydınlatma çözümleriyle teknolojinin sıradışılığını keşfetmek isteyenler için yenilikçi ürünler sunmaya devam eden Interlight İstanbul 2008 Fuarı’nda, dekoratif ve teknik aydınlatma ile ilgili son tasarımların yanı sıra ev ve ofis dekorasyonunda son yılların gözdesi olan modern ve klasik tasarımlar sergilendi.

Işık kaynakları ve buna bağlı olarak aydınlatma cihazları büyük bir hızla değişiyor. Artık çevreyi kirleten malzemelerden uzaklaşarak imalat yapma isteği ve daha fazla ışık üreten kaynaklara (LED’ler, kompakt veya yeni jenerasyon floresanlar, geliştirilmiş metal halde ampuller) ulaşma hedefi var.

Yine enerji tasarrufu sağlayan teknolojik ürünler ve doğru aydınlatmayı bilinçlendirme ev dekorasyonundaki son yenilikler olarak öne çıkacak. Avizelerde minimalist yaklaşımlar aşırı frapanlığın önüne geçmeye başladı. Lambalarda sanat eserini andıran inanılmaz şık tasarımlar mevcut. Temelinde ev dekorasyonuna yansıyan aydınlatma teknolojisi kadar sanat eseri görünümünde yaratıcılık da önümüzdeki yılların hedefi olacak.
Evin en çok vakit geçirilen alanı olan salonlarda nasıl bir aydınlatma olmalı? Salon aydınlatmasında, her şeyden önce aydınlatmanın yorucu ve rahatsızlık verici olmaması gerekir. Mümkünse farklı noktaları farklı aydınlatma elemanlarıyla ve yerel olarak aydınlatın.

Mesela, yemek masası için asansörlü ve tavandan asılabilen bir yemek ışığı veya ayaklı lambaları ve yerel aydınlatma yapan abajurları salonda kullanmak idealdir. Geniş odalarda çoğunlukla tavan armatürleri tercih edilmelidir. Daha küçük odalarda ise aplikler de aynı görevi görür. Yemek odasında eşit dağılmış bir ışık için avize kullanmalısınız. Avizeler hem yeterli ışığı sağlar hem de yemek odası ya da bölümünüze görkem kazandırır.

Salonun diğer kısımlarında abajur ve lambader gibi aşağıdan, direkt göze gelmeyen aydınlatma modelleri daha yumuşak atmosfer oluşturur. TV izleme, kitap okuma gibi farklı faaliyetlerin gerçekleştirildiği alanlarda, sabit bir aydınlatma sisteminden kaçınmak gerekir, bu mekanlar için raylı spotlar idealdir. Yarı şeffaf aplikler ve geniş açılı armatürler, koridorlarda kullanılabilir.
Evlerde aydınlatmayla ilgili ne gibi hatalar yapılıyor? Aydınlatma aslında makyaj gibidir. Makyaj insana kimi zaman renk ve canlılık verir, kimi zaman da vurgu yapar ve öne çıkarırsa, aydınlatma da evi canlandırır ve renklendirir; kamufle eder, yorumlar ve vurgular. Kötü yapılmış makyaj ise çirkinleştirir ve yanlış ve kötü yönlerini belirginleştirir.

İşte ışığında dekorasyon öğesi olarak görevi tam olarak bunlarla ilintilidir. Kötü aydınlatma bir yapıyı olduğundan loş, izbe ve çirkin yapabilir. Kusurlarını açığa çıkarır ve kötü bir sonuçla karşılaşılır. Bunun yanında fazla masrafa da yol açar. Yalnız iyi aydınlatma hiç de beklenmeyecek efektler yaratarak, keyifli ve kullanım amacına uygun ortamlar yaratır.

Nedir iyi aydınlatma? İyi aydınlatma doğru ve hesaplanmış aygıt kullanımıdır. Her aydınlatma aygıtının doğru işlev için ve doğru aydınlık seviyesinde kullanılmasıdır. Mesela özellikle bir ürün vurgulanmak istendiğinde spot, genel aydınlatma istendiğinde ankastre tercih etmek gibi doğru sonuçlar veren çözümler kullanılmalıdır.

Tasarımda yanılgıya düşülen en önemli sorunlardan bir tanesi de farklılık yaratmak için insanların sürekli üst üste eklemelerden oluşan ürünler düşünmesidir.

Aslında güzel olan beğeniye hitap eden çoğu zaman sade olandır. O yüzden özellikle aydınlatma tasarımı yaparken, dekorasyon ürünü olan objeyi fonksiyonellik aracımız olan ışık ile vurgulamak, beğeniye dahil etmek gerekir. Bunun yolu da karmaşıklıktan uzaklaşıp sadeliği bir tasarım konsepti olarak benimsemekte yatıyor. Ekleyip çözüm üretmektense, çıkartıp en yalın haline kadar ulaşabilmek en doğru çözüm yolu aslında.
Doğru ışığı seçmenin püf noktaları neler?
  • Yemek odasında eşit dağılmış bir ışık için avize kullanmalısınız. Avizeler hem yeterli ışığı sağlar hem de görkem kazandırır.
  • Abajur ve lambader gibi aşağıdan, direkt göze gelmeyen aydınlatma modelleri daha yumuşak atmosfer oluşturur.
  • TV izleme, kitap okuma gibi farklı faaliyetlerin gerçekleştirildiği alanlarda sabit bir aydınlatma sisteminden kaçınmak gerekir, bu mekanlar için raylı spotlar idealdir.
  • Yatak ve çocuk odasında, göz kamaştırmayan genel aydınlatmanın yanı sıra okuma için başucu aydınlatması da yapılmalıdır.
  • Yarı şeffaf aplikler ve geniş açılı armatürler koridorlarda kullanılabilir.
  • Mutfakta keskin gölgelerden kaçınmak için açık renkli motifler tercih edilmelidir.
  • Banyo ışıklandırmasında neme dayanıklı ve ıslak mekanlar için tasarlanmış armatürler ya da renk geri verimine sahip lambalar kullanılmalıdır.


  • Dekoratif ışık için pratik öneriler
  • Mumlarınızı yemek masanızın üzerindeki şamdanlı bir avizenin içine yerleştirebilir, ayrıca bir konsolun üzerine avizeli lamba ve duvara da abajur başlıklı aplikler asabilirsiniz.
  • Mekana teatral bir hava katmak için yemek masasının üzerine çok küçük bir abajur koyabilirsiniz.
  • Sadece bardaklara ışık vermek ve ışıldamalarını sağlamak istiyorsanız, avizesi çevrilebilen ampullü bir abajurla bu işi görebilirsiniz.
  • Konukların üzerlerini aydınlatmak istiyorsanız yere konulan uzun ayaklı bir abajur size yardımcı olacaktır.
  • Tavana asacağınız şık bir avize ile ortama sıcak bir görüntü katabilirsiniz. Konsolun üzerine t-ışıklar yerleştirebilirsiniz.
  • Modern bir ortam yaratmak istiyorsanız, ışığın yoğunluğunu mekanın tarzı üzerinde yoğunlaştırıp masanın üzerine şamdanda mumlar koyabilirsiniz.
  • Saydam abajur başlarını ve avizeleri natürel renklere boyayıp üzerlerine bir kat daha boya atarak hoş bir atmosfer sağlayabilirsiniz.
  • Yemek için dolapların altına yerleştirilmiş ışıkları yakmak yeterlidir. Bu tarz bir aydınlatma, ortama hem bar havası verir hem de daha sıcak bir atmosfer yaratır.
  • Mutfak işleri yaparken yararlanmak üzere, raflar ve dolapların altına düşük voltlu halojen spotlar kullanabilirsiniz.

    Bebek ve çocuk odası aydınlatmaları nasıl olmalı? Çocuk odasını, ihtiyaçlara ya da mekan kullanımına göre bölümlere ayırın ve bu alanlardaki ışıkların ihtiyaca göre birbirinden bağımsız olarak açılıp kapanmasını sağlayın.

    Çocuğunuzun odasındaki aktiviteleri, bu aktivitelerin alanlarını, yaratmak istediğiniz atmosferi ve ışık düzeyini belirleyin.

    Örneğin bir çocuk odasında çalışma, uyuma, giyinme ve oynama alanları olabilir. Bir bebek odasında ise emzirme, alt değiştirme, uyuma ve oynama alanları yer alabilir. Her aktivite farklı ışık gereksinimine sahiptir. Bu fonksiyonları destekleyen bir aydınlatma planı yapmanızı öneririz. Odanın bir genel aydınlatması olabilir ancak çalışma masasında bir masa lambası, emzirme koltuğu yanında bir ayaklı lamba ya da alt değiştirme masasının üstünde bir aplik kullanabilirsiniz.
  • Türkiye'nin alerji astım sitesi

     

    Hepa alerji astım ürünlerini alerjiden ve astımdan korunma setlerinde bir arada sunuyor. Yaşanılan ortamları alerjisi olanlar ve astım hastaları için daha uygun hale getiren tüm ürünler Hepa Anti Alerjik Setlerde bulunuyor. Alerji ve astım hastalarının yaklaşan sonbahar ve kış aylarında tetiklenen rahatsızlıklarından korunması için gereken tüm ürünler bu setlerde yer alıyor.

    Hepa Anti Alerji Setlerinde, ev tozu akarı alerjisinden en etkin korunma yolu olan Allerwox 100% pamuklu anti toz akarı yatak, yorgan ve yastık kılıfları, Bionaire Hava Temizleme cihazı, AllergStop halı koltuk spreyi ve MiteNix çamaşır konsantresi bulunmaktadır. Türkiye'nin her yerine www.hepaonline.com'dan siparişle satın alınabilecek Hepa Anti Alerji Setleri 499 TL'den başlayan fiyatlarla ve dört ayrı seçeneklerle sunuluyor.
    Allerwox: Ev tozu akarı alerjisinden korunmanın en etkin yolu olan Allerwox 100% pamuklu anti toz akarı, yatak, yorgan ve yastık kılıflarıdır. Akarların beslenmelerini ve alerjenlerin dışarıya çıkmasını engeller.
    Bionaire Hava Temizleme Cihazı: Bionaire Hava Temizleme Cihazları havadaki alerjenleri hepa filtresi ile temizler ve alerjenlerin solunmamasını sağlayarak alerji ve astımın tetiklenmesini engeller.
    AllergStop Halı Koltuk Spreyi: AllergStop Halı Koltuk Spreyi, halı ve koltuklardaki akarları yok eder ve etkisini 4 ila 6 boyunca korur.
    MiteNix Çamaşır Konsantresi: Mitenix 100% organik çamaşır konsantresi yüksek sıcaklıkta yıkanamayan tekstil ürünlerindeki alerjenleri yok eder.
    web: www.hepaonline.com

    Doğru perde seçimi


    Pencereler çoğunlukla evin mimari çizgisiyle ilişkilenerek farklı boyut ve formlarda karşımıza çıkar. İç mekanların en doğal odak noktaları olan pencerelerin nasıl dekore edildikleri ise odanın karakteri, atmosferi ve tarzı hakkında önemli ipuçları verir. Büzgülü tüllerden storlara, fon perdelerden jaluziye kadar pencere giydirmenin sonsuz seçeneği var.

    Bütçeniz veya zevkiniz ne olursa olsun, doğru perde seçimi yapabilmeniz için kendinize uygun öneriler bulabileceğiniz bir çalışma hazırladık sizler için;

    Ne tür bir ışık kalitesini istediğinizi düşlünün. Rahatlatıcı ve güneşlli bir atmosfer istiyorsanız, hafif tül perdeler kullanarak doğal ışıktan maksimumda yararlanın. Tazeliği ve modernliği çağrıştıran kotonlar astarsız kullanılırsa ışığı daha iyi geçirir.

    Bilindik beyaz tüllere alternatif mi yaratmak istiyorsunuz? Kırmızı- beyaz kareli tüller de aynı işlevi görür. Mahremiyetinizi korurken ortama biraz canlılık ve renk katar. Kışın en karanlık anlarında bile sıcak bir ışık mı tercih ediyorsunuz? Sarı perdeler tam size göre!

    Storlar gerektiğinde mahremiyet sağlar ve doğal ışığı içeri davet eder. Üstelik onları dekoratif öğelere dönüştüren sonsuz kumaş seçenekleri var.

    Şeffaf veya yarı geçirgen kumaşlar içinde en dekoratif olanlarından biri de dantellerdir. Düz kanatlı perdeler halinde kullanılınca daha etkili olurlar.

    Küçük pencereleri büyük, büyükleri ise küçük gösterin. Hedefiniz mekanınızı uyumlu kılmak… Farklı ölçeklerdeki pencereler bu uyumu bozacağından, küçük pencereleri büyük göstermek için korniş veya tepe başlığını pencerenin üzerine monte edin ve aynı mekandaki perdelerin boylarını eşlitleyin.

    Perdelik kumaşlar pek çok renk, desen ve dokuda üretilir. Biraz maceracı olun ve beklenmedik kombinasyonlar yaratın. Mesela aynı penceredeki iki perde kanadının birini muslin, diğerini kotondan uygulayarak ilginç ve katmanlı bir görünüm yakalayın.
    Perde ve storların çarpıcı birlikteliği, dramatik bir tarz ve esnek ışık kontrolü sağlar. Storla iki kanatlı, büzgülü bir perde ve tepe başlığını aynı pencerede buluşturabilirsiniz.

    Düz kumaştan bir perdeyi vurgulamak için kenarına ve üst kısmına desenli veya renkli kumaştan şeritler diktirin. Ya da siyah-beyaz ‘toile de jouy’ perdeleri kırmızı ponpon kenar şeritleriyle tamamlayarak, modası geçmeyen bir görüntüye sahip olun. Böylesi sürprizler en basit perdeye bile canlılık ve bir tarz katabilir.

    Geometrik desenleri karıştırarak odalarınızın modunu yükseltin. Çizgilileri kareli, ekoseli ve puantiyelilerle bir arada kullanmaktan çekinmeyin. Bu farklı desenleri bir arada tutabilmek için onları aynı renklerden seçin.

    Geniş desenleri uzun kanatlı büzgülü perdelerde; orta boyuttakileri kısa perdeler, korniş ve pervazlarda; küçük desenleri ise vurgu parçalarında kullanın.

    Renkli tül perdelerin üst kısımlarına ikiye kıvrılmış şeritleri belli aralıklarla dikin ve bir korniş çubuğuna asın. Bu tüller ışığı filtreler ve alacalı bir ışık etkisi yaratır.

    Beyazdan, bisküvi ve toprak tonlarına uzanan nötr renkler, klasik veya modern mekanlarda sıkça başvurulan dekorasyon öğeleridir. Kumaşların üzerindeki kendinden kare ve çizgi kabartıları ve desenleri, düz yüzeye grafik bir katkı sağlar.
    Pencerenizi dekore ederken döndürüp düğümlediğiniz dökümlü kumaşlar kullanın. Bu ince ve uzun kumaşı pencerenizin üzerindeki rustik boyunca devam ettirerek vurgu yakalayın.

    Odanıza canlılık katmak için oranj-mavi; yeşil-pembe- kırmızı gibi zıt renklerin birlikteliğine başvurun. Yumuşak pembe, lila, şeftali ve leylak tonları ise yatak odaları için ideal. Feminen çağrışımlar yaratan bu renkler floral, nakışlı desenler ve parlak dokunuşlarla daha ön plana çıkar.

    İhtişamlı ve lüks bir etki için, yansıtma özelliği olan ve dokunma hissi uyandıran ipeklileri seçin. Kırmızı, mor, dore gibi renkler doğaları gereği gösterişlidir. Hele dönemsel bir görüntü peşindeyseniz, geleneksel desen ve dokuları olan kadife, şönil ve saten sizin için ideal…

    Taze ve modern bir etki arıyorsanız, mavi ve sarıların kombinasyonundan, denizci şeritlerinden oluşan cesur figüratif desenlere uzanan koton ve keten kumaşlara başvurun.
    Eski dönem pencerelerin karakterlerini bozmamak için onları tümüyle örtmeyecek perde modelleri seçin. Mesela kavisli bir pencerenin en üstündeki bölümün kapanması gerekmez. Kornişinizi pencerenin üst kısmını açıkta bırakacak şekilde takın ve perdeyi bu yükseklikten itibaren sarkıtın.

    Büzgülü perde en çok kullanılan modeldir. Renk ve deseni ortaya çıkarma fırsatı tanırken, mekanın atmosferini de yumuşatır. Bu perdeleri mobilyalarla uyumlu veya tezat renklerde seçebilirsiniz.

    Ağır kadife kumaşlardan yere kadar uzanan perdeler zarafet, resmiyet ve klasik bir şıklığı sembolize eder. Ama lüks ve zengin bir etki için, ekonomik bir keteni de ortasına astar koyarak çift taraflı diktirebilirsiniz. Ponpon veya püsküllü bir başlık detayı ekleyerek perdenize dokusal bir ilginçlik katabilirsiniz.

    Resmi bir etki için sık pililer ideal. Bu pilileri krem gibi düz bir kumaş ile deneyerek bile perdeye ilginçlik kazandırabilirsiniz.

    Perde kanatları zemin üzerine yaklaşlık 1,5 cm düşmeli. Çok dökümlü perdeler için etek uçlarına ekstra 15 cm’lik bir pay ekleyin ki dökümün hakkını verebilsin. Ama bu tür perdelerin, etrafında dolaşılan pencereler için elverişli olmadığını unutmayın.

    Fransız pilileri (üçlü pili) uzun bir perdenin kolonumsu bir görünümde yere kadar uzanarak düşeylik hissini vurgulamasını sağlar.

    Tek kanatlı büzgülü bir perdeyi isterseniz pencere boyunca çekebilir, isterseniz dekoratif biçimde bir kenarda toplayabilirsiniz. Büyük pencereler için iki yana açılmış eşit ölçüdeki kanatlar ideal olur. Çok geniş bir pencerede üç perde kanadı görüntüyü daha da ilginçleştirir.

    Basit ve resmi olmayan ortamlar için sempatik kareli bir perdenin üzerine aynı kumaştan ince şeritler dikin ve rustik bir kornişe bağlayın. Bu uygulama özellikle hafif kumaşlar ve tüllerle daha iyi bir sonuç verir.

    Çizgili pamuklu kumaşlar doğayı çağrıştıran country tarzı evlerde çok kullanılır. Büzgülü perdeleri metal bir çubuk veya ipe geçirin. Bu tarz perdeler mutfak ve banyolar için de çok uygun olur.

    Dikdörtgen pencereler için perde tasarlamak, kavisli veya açılı olanlarına göre daha kolaydır. Çok küçük pencereler basit perde ve storlarla daha iyi görünür, ama isterseniz süslü elemanlar ile de kolaylıkla çözümlenebilir. Köşe pencereleri, yüksek pencereler ve çatı pencereleri için özel çözümler gerekir.

    Cumbalı pencereniz varsa, formunu ve güzelliğini daha da vurgulayın. Kadife, büzgülü kısa perdeleri yere kadar uzanan tül perdelerle bir araya getirin. Daha modern bir tarz için, her bir pencerede katlanır veya yuvarlanır stor perdeler kullanın. Mobilyaların doku ve rengine uygun kumaşlar seçin.

    Camlı Fransız kapılar ve sürgülü kapılar için, ipekli kumaştan yere kadar büzgülü perdeleri, aynı kumaştan farbalalı bir alınlıkla kullanın; iki yana şık braçollarla tutturun. Desenli kumaş kullanacaksanız, üst kısmına zıt bir renkte şerit diktirebilirsiniz. Modern bir tarzdan yanaysanız, her bir kapı kanadı üzerine şık jaluzi veya storlar asabilirsiniz.

    Büyük pencerelerinizin açıldığı güzel bir bahçeniz varsa, bu manzarayı çerçevelemek için mümkünse pencerelerinizi boş bırakın. Camlarınızı bir film tabakasıyla kaplatıp mobilyalarınızın güneşten solmalarını engelleyebilirsiniz.
    Şık bir görünüm yakalamak için, düz perdeleri bir rozet ile yanlarda tutturabilirsiniz. Cumba başlamadan tavana boylu boyunca bir rustik asıp, iki uzun kanadı iki yanlarda toplayabilirsiniz.

    Gevşek dokulu tül perdeleri koyu metal çubuklardan sarkıtın veya tavana monte edilen halkalara takarak daha yüksek bir mekan algısı yaratın. Gerekirse, yükseklik etkisi yaratmak için boyuna çizgili perdeleri tercih edin.

    Çatı pencereleri ve problemli pencereler için stor kullanın. ‘Yelkenli’ tarzı gölgelik için kumaşın bir ucuna dikilmiş ipi karşı köşesindeki kancaya tutturun.

    Loft tarzı mekanlarda dümdüz perde kanatlarını kartonpiyer bir şeridin arkasına saklayın. Mekana hakim dekorasyon renklerinde kendinden kabartmalı, köşeli desenli kumaşlar, odada vurgu yakalar ve bütünlük sağlar.

    Her biri ayrı kanatlara monte edilmiş ince çubuklara büzgülü tüller asarak café tarzı perdeler yaratabilirsiniz. Bu perdeler doğal ışığı içeri alırken mahremiyet de sağlar. İki sıra halinde ise pencereyi tamamen kapatır, tek sıra olarak pencerenin ortasından geçen bir çubuğa takılabilir.
    İki kanatlı pencereler için eşik yüksekliğinde perdeleri iki yanda püsküllü bağcıklarla toplayabilirsiniz; isterseniz tepede bir perde yuvası yaptırabilir, bunu da uygun bir tekstille kaplatabilirsiniz.
    Sıra dışı formdaki bir pencerenin doğramalarını güçlü bir renge boyayın. Yuvarlak pencereler için yarısından geçecek şekilde bir rustik takın, tülü her iki yanında yere değecek kadar dökümlü bir şekilde asın.

    Perdelerinizi korniş dışında halkalara tutturabilir, düğüm atabilir, brit kullanabilirsiniz. Perdenizin tepesinde küçük delikler açıp içinden deri veya sıra dışı ipler geçirip kornişe