site sağ üst köşeye bayrak ekle GürYel AlpSu: Sevdanın doğası

20 Ekim 2012 Cumartesi

Sevdanın doğası

 

Dört nala koşan atlar gibiydi sana olan sevdam. Şahlanarak, yelelerini savurarak koşardı sana doğru. Irmakların coşkusuyla yarışırdı sanki. Rüzgarın üstüne üstüne giderek kafa tutardı esen yele karşı. Yırtardı rüzgarı arasından geçerdi kıvrılarak, engelleri bir bir aşardı sevdaya kavuşmak için.
Kırlarda koşarken en nadide çiçeklerden toplarım sevdanın kokusunu. Ağaçların yeşilinden, ırmakların coşkunluğundan, en güzel meyvelerden toplardım sana. Kuşların sevda için attıkları çığlıklarından, arıların yapmış oldukları çiçek ballarından, köy ekmeklerinin buğday kokusunu çekerdim içime sevdanın kokusunu çeker gibi. Gelinciklerin arasından geçer, papatyaların arkasından çıkardım. Ufacık böceklerin yapmış oldukları evlere gıpta ile bakardım, özellikle de karıncaların küçücük saman, ot, çöplerden yaptıkları, yapmaya çalıştıkları evlerine. Zeytin dalı uzatırdım sevdama ve kendi kendime sorardım sonra acaba bende böyle yapabilecek miyim? Karıncalar gibi ufak tefek de olsa bir yuva kurabilecek miyim? Kelebekler gibi koza yapabilecek miyim? Örümcekler gibi sevdamın ağını örebilecek miyim? Bir gün benimde çatım olacak mıydı? Sevda gemisini limana nasıl yanaştırabilirim diye düşünüyorum. Yunusların teknelerle yarıştığı gibi bende sevdamla yarışıyorum. Ne olur baharlarını biraz daha bırak bende kalsın. Yanağıma kelebeklerin konsun, gözlerimin içinde hayat bulsun kozaların.
Anılar pusu kurar dört nala koşan atlarıma. Özgürlüğe kavuşan atın ardından herkes gider, bir ben kalırım bana boş kalan fotoğraf çerçevesi gibi. Sevdamın gidip kalbimin de boş kaldığı gibi. Anıların yalnız bıraktığı gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder