"Kitapların sinema uyarlamaları da kuşkusuz kitapseverde sıkıntı yaratacaktır, ki bu her zaman olmuştur. Bir kitabı okuyan kişi, o kitaptaki kişileri ve olayları kendi hayal dünyasında kurgular, kendi hayal dünyasında yaşatır. Ancak kitapların sinema veya dizi uyarlamalarına baktığımızda kitapseverler hiçbir zaman memnun olmazlar çünkü kitabı okurken kendi hayallerini kurgularken, yaşarken, sinema filminde veya dizide yönetmenin hayalini görür, izler.
Aynı metni okuyan iki kişinin zihninde canlanan şey kuşkusuz farklı olacaktır. İşte bu yüzdendir ki yönetmenin hayaliyle kendi hayali uyuşmadığı, yani kendi hayalini ekranda veya perdede göremediği için kişi mutsuz olur, filmi beğenmez. Bu yüzden "Kitabın içine etmiş." cümlesini sıkça duyarız uyarlamalarda. Diğer taraftan, önce filmini izleyen sonra kitabı okuyan kişi de mutsuz olur çünkü kitabı okurken filmdeki olaylar gözünün önüne gelir ve dolayısıyla kitaba odaklanamadığı için, kendi hayalini kuramadığı için mutsuz olur.
Yukarıda belirttiğim iki sıkıntı aslında zararsız sıkıntılar, ancak kitap okumak maalesef zararlı sıkıntılara da yol açabilmekte. Belirttiğim gibi kitap okumak kişinin hayal dünyasını genişletir, kişinin düşünce yapısını geliştirir, kişinin çevresini incelemesini, sorgulamasını sağlar. Egemen siyasi figürler için ise düşünen kişi, sorgulayan kişi, hayal kuran kişi her zaman tehlikelidir. O kişileri kolay kolay baskı altına, hakimiyet altına alamazlar. O yüzdendir ki okuyan kişiler hep kötü görülür, hor görülür; o yüzdendir ki kitaplar toplatılır, kitaplar yakılır; o yüzdendir ki kitaplar "bombaya benzetilir"; o yüzdendir ki düşünen, okuyan, yazan kişiler hapislere atılır. Okumayan insan ise cahil insandır ve onu yönlendirmek, baskı altına almak, kullanmak çok basittir. O yüzdendir ki bu kişiler egemen güçlerin en sevdiği insan tipleridirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder